16 Aralık 2011 Cuma
BIOS Boot Animation on HTC Sensation
Geçen gün 1 saat uğraştığım olay, bence güzel oldu, ses olayını çözmem uzun sürdü ama onu da çözdüm çok şükür...
5 Aralık 2011 Pazartesi
InsertCoin ROMs
HTC Sensation kullandığımdan beri birkaç farklı ROM denedim, daha doğrusu birkaç farklı Cook grubunun ROM'larını, içlerinde bana göre en iyisi InsertCoin, çünkü ROM'ların görünüşü ne kadar Stock gibi görünse de aslında daha iyi bir altyapıya sahip, Cyanogen MOD olaylarını çok sevmiyorum gerçekten boku çıkıyor zamanla, tabi basit bir Cyanogen MOD, Sense User Interface'den daha az pil tüketiyor, o açıdan daha iyi, ama ben HTC Sensation'ı sırf Sense UI için aldım, yoksa Samsung Galaxy S II daha iyi bir cihaz, konunun dışına çıkmaya başladım, bunu başka zaman tartışırız...
Eğer HTC Sensation kullanıyorsanız, kısa pil ömründen şikayetçi değilseniz InsertCoin ROM'larını tavsiye ederim, çok temiz ve güzel ROM'lar var, şu an son çıkardıkları 3.4.5 sürümünü flashlıyorum, CRT animasyonu eklenmesi beni mutlu etti, çok merak ediyorum nasıl uydurulduğunu...
Her yeni ROM'a da NEED FULLWIPE yazmıyorlar mı ayar olmuyor değilim, telefon rehberini falan baştan sona ekle, tüm hesaplara kaydı yap, programları indir, yükle vs. yorulmuyor değilim...
CRT animasyonu olmuş valla...
22 Kasım 2011 Salı
31 Ekim 2011 Pazartesi
Ladytron
Son zamanlarda sardığım İngiliz grubu, Elektronik Pop tarzları hoşuma gidiyor, parçaların altyapısı, gidişatı falan sürekli kafamda farklı sahneler görseller oluşturuyor, tavsiye ediyorum...
Son albümleri olan "Gravity The Seducer"'dan "White Gold", "Velocifero" albümünden "Burning Up", "Witching Hour" albümünden "High Rise" parçalarını seviyorum...
15 Ekim 2011 Cumartesi
ClockworkMod
Android işletim sistemli telefona sahip olduğumdan beri ara ara yazılım güncellemesi, ROM flashing, format vs. işleriyle uğraşır oldum, ve hayat kurtarıcı tarzında bir programla tanıştım...
ClockworkMod Android OS'lı telefonların içinde bulunan kendi recoverylerini daha gelişmiş ve özgür kılan bir program, tabi bunun için S-Off, Root etmek şart, bunu yaptıktan sonra rahatça telefonunuzu komple yedekleyebilir, yedeğini alabilir, kolayca ROM yükleyebilir, güncelleyebilir, eski haline getirebilir, formatlayabilir, sıfırlayabilir vs. vs. herşeyi yapabilirsiniz, özgürsünüz...
Gerçekten bir yerde hayat kurtarıcı bir yazılım, kesinlikle, şiddetle Android kullananlara tavsiye ediyorum...
NOT: Telefonu Rootlamak, cihazı garanti kapsamı dışına çıkartır...
16 Eylül 2011 Cuma
Dead Island
Son zamanlarda korkunç bir oyun arıyorsunuz Dead Island biraz bu isteğinizi köreltebilir, çok korkunç olmamasına rağmen ultra vahşet içeriyor, güzel oyun ama, az önce bitirdim, beğendim genel olarak, ayrıca First Person Shooter değil Role Playing Game olarak geçiyor, çünkü normal oyunu internet üzerinden 4 kişiye kadar oynayabiliyorsunuz, tuhaf gibi ama evet, şahsen tek kişi olarak oynadım ama 4 kişi oynamak çok zevkli olurdu, oyun Call of Duty: World at War'da ilk çıkan Zombie Mode'daki Co-Op sistemine benziyor, ama onunla birlikte silahların farklı seviyelerde, farklı özelliklerde olması, sonradan birşeyler ekleyip yükseltmesiyle oyun biraz daha karmaşık ama bir o kadar da güzel oluyor, oynayın pişman olmazsınız, fakat 4 kişi oynamanızı tavsiye ederim, çünkü bir yerden sonra iş çığrından çıkıyor...
Bu arada oyunda bazı Bug'lar tespit ettim, mesela Suicider denilen kendini patlatan bombacılar yanınızda kazara patlayıp öldüğünde, ve tam o anda Suicider'ın ölmesiyle kazandığınız, yada buna benzer dibinizde bomba patlatıp hem kendinizi hem de etrafınızdakileri öldürmenizle kazandığınız XP (Experience Points) ile Level atladığınızda level atlama nedeniyle sağlığınız Full olmasına rağmen ölmüş oluyorsunuz, öyle tuhaf birşey, bunun gibi tuhaf bazı şeyler de var, öldürdüğünüz adamların bulunduğu yerden 200 metre uzaklaşıp geri döndüğünüzde adamlar yeniden orada sağlıklı şekilde duruyorlar mesela...
Benden size tavsiye, topladığınız eşyaları sakın satmayın, Diamonds, Car Parts, LP400 Battery vs. olayları satabilirsiniz ama...
Alcohol (Jack Daniel's şişesi) ne boka yarıyor diye düşünenlere, bir kere içtiğinizde çevredeki işe yarar şeyleri daha kolay seçebiliyorsunuz, arka arkaya 4 şişe içtiğinizde sağlığınız bir miktar artacak şekilde ayılıp bayılıyorsunuz...
Gidin oynayın ya valla iyi oyun, stres atıyorsunuz...
17 Ağustos 2011 Çarşamba
12 Ağustos 2011 Cuma
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Google+
Google, Google Buzz'dan sonra daha kapsamlı bir sosyal ağ olan Google+'ı çıkardı, kocaman Facebook vardı şimdi nereden çıktı Google+, adam gibi kullanıldığında Facebook'tan daha kaliteli bir ortam kurabilirsiniz de ondan...
Google+ şu an belirli kişilere açık ve davetiye yöntemiyle çalışıyor, ben de bir şekilde üye oldum, inceledim, baktım, kurcaladım, hala da kurcalıyorum...
Facebook'ta arkadaş grupları falan kurabiliyordunuz, paylaşacağınız şeyleri belli kişilerle sınırlandırabiliyordunuz falan filan, Google+'ta bu olay daha gelişmiş bir halde, arkadaşlarınızı ekler eklemez bir gruba alıyorsunuz, ona göre istediğinizle istediğinizi paylaşabiliyorsunuz, Facebook'ta bu olay yok mu, tabiki var ama kullanan çok yok...
Google+'ta dikkatimi çeken şey "Hangout" özelliği, aynı anda birden fazla kişiyle web ortamında görüntülü konuşma yapabiliyorsunuz, yani Video Konferans, nerede olursanız olun belli arkadaşlarınızla veya arkadaşınız olan herkesle aynı anda görüntülü sohbet yapabiliyorsunuz, sürekli birileri konferansa dahil olup ayrılabiliyor, görüntü kalitesi fena değil ama daha da güzel olan video konferans sırasında YouTube'da bir videoyu herkese izletebiliyorsunuz...
Google+ tabiki yüklediğiniz kaynaklar için kendi altyapısını kullanıyor, yani yüklediğiniz videolar bir yerde YouTube'a, fotoğraflar ise Picasa'ya aktarılıyor, ve bana göre güzel olanı, yüklediğiniz fotoğrafların dosya ismi, orjinal boyutu, EXIF bilgilerinden bazıları ve Histogram Tablosu'nu göstermesi, ve tabiki 1080p video desteği, sanırım YouTube altyapısı kullanıldığından yine en fazla 15 dakikalık video yüklenebiliyor...
Google+ yine Facebook gibi chat destekliyor, tabi görüntülü ve veya sesli görüşme yapılabiliniyor, Facebook'a göre daha akıcı bir chat sistemi var, ayrıca kişiyle olan kounşmanızı ayrı pencerede açabiliyorsunuz, Facebook'ta bu olay komple Chat'in ayrı pencerede açılması, Google+'ta bir kişi ile olan konuşma ayrı pencerede...
Google+ tabiki Google 'ın kendi işletim sistemi olan Chromium ve Android işletim sistemlerine optimize ediliyor, bu da Google+ kullananların daha verim almasını ve özellikle Android işletim sistemine yönlendirecek, zaten Android günümüzde yaygın şekilde kullanıyor, belki de Android insanları Facebook yerine Google+'ı kullanmaya yönlendirebilir de...
Google+ şu an çok gelişmemiş görünse de şimdiden bazı bölgelerde Facebook'u alt edeceğe benziyor, ben şimdiden söylüyorum, Android kullananlar zamanla Google+'a da geçiş yapar...
Google+ şu an belirli kişilere açık ve davetiye yöntemiyle çalışıyor, ben de bir şekilde üye oldum, inceledim, baktım, kurcaladım, hala da kurcalıyorum...
Facebook'ta arkadaş grupları falan kurabiliyordunuz, paylaşacağınız şeyleri belli kişilerle sınırlandırabiliyordunuz falan filan, Google+'ta bu olay daha gelişmiş bir halde, arkadaşlarınızı ekler eklemez bir gruba alıyorsunuz, ona göre istediğinizle istediğinizi paylaşabiliyorsunuz, Facebook'ta bu olay yok mu, tabiki var ama kullanan çok yok...
Google+'ta dikkatimi çeken şey "Hangout" özelliği, aynı anda birden fazla kişiyle web ortamında görüntülü konuşma yapabiliyorsunuz, yani Video Konferans, nerede olursanız olun belli arkadaşlarınızla veya arkadaşınız olan herkesle aynı anda görüntülü sohbet yapabiliyorsunuz, sürekli birileri konferansa dahil olup ayrılabiliyor, görüntü kalitesi fena değil ama daha da güzel olan video konferans sırasında YouTube'da bir videoyu herkese izletebiliyorsunuz...
Google+ tabiki yüklediğiniz kaynaklar için kendi altyapısını kullanıyor, yani yüklediğiniz videolar bir yerde YouTube'a, fotoğraflar ise Picasa'ya aktarılıyor, ve bana göre güzel olanı, yüklediğiniz fotoğrafların dosya ismi, orjinal boyutu, EXIF bilgilerinden bazıları ve Histogram Tablosu'nu göstermesi, ve tabiki 1080p video desteği, sanırım YouTube altyapısı kullanıldığından yine en fazla 15 dakikalık video yüklenebiliyor...
Google+ yine Facebook gibi chat destekliyor, tabi görüntülü ve veya sesli görüşme yapılabiliniyor, Facebook'a göre daha akıcı bir chat sistemi var, ayrıca kişiyle olan kounşmanızı ayrı pencerede açabiliyorsunuz, Facebook'ta bu olay komple Chat'in ayrı pencerede açılması, Google+'ta bir kişi ile olan konuşma ayrı pencerede...
Google+ tabiki Google 'ın kendi işletim sistemi olan Chromium ve Android işletim sistemlerine optimize ediliyor, bu da Google+ kullananların daha verim almasını ve özellikle Android işletim sistemine yönlendirecek, zaten Android günümüzde yaygın şekilde kullanıyor, belki de Android insanları Facebook yerine Google+'ı kullanmaya yönlendirebilir de...
Google+ şu an çok gelişmemiş görünse de şimdiden bazı bölgelerde Facebook'u alt edeceğe benziyor, ben şimdiden söylüyorum, Android kullananlar zamanla Google+'a da geçiş yapar...
15 Haziran 2011 Çarşamba
Sistem Hızlandırma
Bilgisayarınızda zamanla ağırlaşma oluyordur, sonrasında "off format atayım düzelsin" dersiniz, format atıp çoğu şeyinizi kaybedersiniz, işletim sistemini baştan yükle, sürücüleri yükle, programları, eklentileri vs. bir gününüz gider böyle. Bilgisayarınız yavaşlamaya başladıysa hızlandırmanın yolları var mı, var tabikide, hızlıca sistem hızlandırmayı anlatıyorum...
Herşeyden önce bilgisayarda anlık çalışan program sayısına bakın, program yükledikçe bazıları kendisini startup'a atar, bilgisayar açılır açılmaz kendini başlatır, misal Skype, Windows Live Messenger, Google Chrome (Google Chrome'un hızlı açılmasının sebebi sistem açıldığında güncelleme adı altında kendini başlatmasıdır), çeşitli dosya paylaşım ve indirme uygulamaları (μTorrent, BitTorrent, FlashGet, jDownloader, Limewire, Bearshare, Frostwire, Ares, DC++ vs.), Cep Telefonu, PDA, Akıllı Telefon yazılımları (Nokia PC Suite, Nokia Ovi Suite, Samsung Kies vs.) ve buna benzer bir çok uygulama, tabiki Antivirüs programları da aynı şekilde çalışıyor ama onları saymıyorum çünkü onlar gerekli...
Tamam bu programlar işinizi görüyor, ama bilgisayar açılır açılmaz mı kullanıyorsunuz, çoğunlukla hayır, Windows'un daha hızlı ve seri açılması için bu programların sistem açılışında devre dışı bırakmamız, lazım olduğunda açmamız. Bunun için sol alttan Başlat yada Windows logosuna tıklayıp Windows XP'de Çalıştır'a tıklayıp msconfig yazıp tamam'a basmak, Windows Vista ve Windows 7 için ise arama kutusuna msconfig yazıp enter'a basmak, ilk açıldığında bir uyarı verebilir ama siz işaretleyip tamam'a basın, sonra üstteki sekmelerden başlatma'yı seçin, hemen aşağıda sistem açılışında otomatik yazılımları görebilirsiniz, buradan istediğinizi yazılımın işaretini kaldırarak sisteminizi hızlandırabilirsiniz. Antivirüs, Ekran Kartı (ATi'nin Catalyst Control Center'ı yani cCc), Bluetooth (genelde BTTray.exe), Touch Pad, Webcam vb. önemli donanımların kendi yazılımlarını devre dışı bırakmamaya özen gösterin. Bunları yaptıktan sonra sistemi yeniden başlatmak isteyecektir, siz yeniden başlatın ne olur ne olmaz sonraya bırakmayın, sistem açıldığında size bir uyarı daha verecektir, "Beni bir daha uyarma" kısmını işaretleyip kapatın...
Sisteminiz biraz olsun hızlı açılmaya başlamış, daha seri olmuştur, antivirüsünüz var olabilir ama yinede ek olarak sistemi kötü yazılımlardan temizleyecek bir uygulama tavsiye edeceğim size. SpyBot - Search & Destroy, tamamen ücretsiz ve kullanımı kolay bir programdır. Kendi internet sitesinden indirip yükleme işlemine başlayın, yüklerken ikinci seçenekler arasında en alttaki Tea Timer'ı yüklemenizi tavsiye etmem, aksi takdirde sisteme extra anlık Registry yani Kayıt Defteri koruması ekleniyor, ve herhangi bir uygulama yüklerken sıkıntı çıkartabiliyor. SpyBot yüklendikten sonra programı hemen çalıştırmayın, önce Başlat, Tüm Programlar, SpyBot - Search & Destroy, Update SpyBot-S&D'ı çalıştırıp, ilk başlangıçta güncelleme kontrolü yaptıktan sonra güncelleme dosyalarını indirmek için sunucu (Server) seçmenizi isteyecek, Safer-Networking'ler kendi sunucuları, ondan sonra gelen önemli sunucu See-Cure #2'dir, sunucu seçtikten sonra tüm güncellemeleri seçip yükleyin, ardından programı çalıştırın, güncelleme sonrası program otomatik açılabilir, ilk açılışta 7 adımlık kayıt defteri yedekleme ve bağışıklık etkinleştirme seçenekleri çıkıyor ama onları Next, Next, Next şeklinde hızlıca geçin ve Start Using Program ile devam edin, sonrasında sistemi taratmaya başlayın, tarama önceki önbellekte bulunan dosyalara bakıp onları silmeyi isteyip istemediğiniz sorar, silmenizi öneririm, ama silmeyip devam ettiğinizde önbellekte zararlı birşey var mı yok mu öğrenmiş olursunuz. Tarama bittiğinde çıkan zararlı trojan, çerez, virüs vs. ne varsa hepsini seçip üstten Seçili Problemleri Düzelt'e tıklayıp temizleyin, eğer aktif çalışan zararlı birşey varsa bir sonraki başlangıçta otomatik açılıp temizleme isteyebilir, artık orası size kalmış, sonraki sistem açılışında tarama yapıp temizlemesini tavsiye eder, hatta bunu kabul ettikten sonra hemen restart yaparım. Böylece sistemdeki bazı göremediğimiz zararlı şeyleri görmüş oluruz, bu tarz şeyleri antivirüsler göremiyor malesef, bu yüzden SpyBot - Search & Destroy'u seviyorum, hayat kurtarabilir...
Zararlı yazılımlardan kurtulduk, fakat antivirüs büyük etki, piyasadaki antivirüsler artık korumadan çok ticari iş yapıyor, misal Norton'un deneme sürümünde durup dururken virüs çıkartıp temizlemek için tam sürüme geçin tarzı reklam yaptığını bilmiyorsunuzdur, aslında virüs yoktur, fakat kullanıcıyı tedirgin etmek, programı satın almaya itmek için böyle bir yöntem uyguluyorlar, bu yüzden Norton'a güvenim kalmadı, adam gibi antivirüs istiyorsanız size ilk tavsiyem Eset Smart Security (ESS) olur, çünkü sistemi yormadığı gibi çok da iyi korumaya sahip, ama sisteminizin gücüne (RAM'iniz 4 GB ve üzerindeyse) güveniyorsanız Kaspersky Internet Security (bizzat ben kullanıyorum) öneririm, bu arada Antivirüs olarak Internet Security öneriyorum çünkü bunların Antivirüs'leri iyi olduğu kadar Güvenlik Duvar'ları (Firewall) da iyi, eskiden en kral güvenlik duvarı programı Zone Labs firmasının Zone-Alarm isminde bir programdı, hala kullananlar var ama Internet Security'ler yeterli bence...
Sistemi hızlandırmak için yapılan başka bir işlemse ufak tefek kalıntıları temizlemek, yani bir deyişle sistemin donundaki çakıldakları temizlemek. Bunun için tavsiye edeceğim program TuneUp Utilities, isminden de anlaşılacağı gibi ince ayarlama, ince temizlik ve bakım yapıyor. Programı yükleyin, sonrasında 1-Click Maintenance ayarlarını yapın, Increase Performance kısmından bir profil oluşturup sistemi ayarlamasına izin verin, profili oluştururken belli bir süre kullanmadığınız programı uyarma kısmı var, o kısma hiçbirşey yazmayın derim, yoksa "şu kadar zamandır şu programı kullanmıyorsunuz, isterseniz kaldıralım" tarzı uyarılar yapar, tabi gereksiz uygulamarı sevmiyorsanız kullanın. Evet bizim için asıl önemli olan 1-Click Maintenance kısmı, burada Kayıt Defterinde eksik, gereksiz, fazladan konmuş kayıtlar silinir, sonrasında gereksiz bazı dosyaları silerek biraz daha temizlik yapar, ve sonrasında da en önemli olan Disk Birleştirme işlemi yani DeFrag işlemi yapar ki bu çok önemlidir, gerçi bunu Başlat, Donatılar, Sistem Araçları, Disk Birleştirme kısmından da yapabilirsiniz ama TuneUp Utilities bu konuda biraz daha başarılı, Through DeFrag işlemini seçerseniz bu çok uzun sürüyor söyleyim, 1 TB Harddisk için 5 - 15 saat bekleyebilirsiniz...
DeFrag sonrası sıkıntı yaşanmaması için bir önerim, özellikle sisteminizin kurulu olduğu C:\ sürücüsüne DeFrag yaptığınızda Komut İstemi'ni çalıştırıp Check Disk yaptırın, dosyaların yollarında karışıklılık yaşanmasın. Bunun için Windows XP'de Başlat, Çalıştır'a basıp cmd yazıp çalıştır'a basarak, Windows Vista ve Windows 7'de sol alttaki Windows logosuna tıklayıp arama kutusuna cmd yazıp üstte çıkan cmd'ye sağ tıklayıp Yönetici Olarak Çalıştır'ı seçerek Komut İstemi'ni çalıştırın, sonra chkdsk c: /f yazıp enter'a basın, tabi C:\ kullanımda olduğu için sistem yeniden başlatıldığında sistem açılmadan önce yapılması istenecek, bunu E yazıp kabul edin, bilgisayarı yeniden başlatın ve bekleyin...
Bu arada sisteme birden fazla antivirüs yüklemeyin, arada çakışma çıkar, anlaşmazlık vs. (Misal bir virüsü aynı anda iki antivirüs bulduğunda ikisi de aynı anda kullanılmaması için kitler, fakat birisi silmeye kalktığında öteki kilitlediği için virüs silinemez, arada kalır) olur...
Bunları yapmadan önce ne yaptığınızı bilin, özellikle de msconfig kısmında devre dışı bıraktığınız programlara dikkat edin, programın yapımcısını ve yanındaki açıklamaları okuyun ne olduğunu az çok anlarsınız...
4 Haziran 2011 Cumartesi
Duke Nukem Efsanesi
Duke Nukem, dünyayı istila eden uzaylılara karşı tek başına savaşan, yüksek dozda artiz, ağzı bozuk, karıya kıza düşkün, biraz alkolik bir insan. Duke Nukem'ın 1991'de başlayıp hala süren efsanesini anlatıyorum...
1991 yılında 3D Realms'in ilk hali olan Apogee ilk Duke Nukem oyununu piyasaya sürmüş, adeta patlamıştır, iki boyutlu basit bir oyundu gerçi, 1993 yılında da devam şeklinde çıkan Duke Nukem II aynı altyapıya sahip olup biraz daha fazla eğlenceli hale geldi...
1995 Yılında Apogee'nin Rise of the Triad oyununu çıkarmasıyla 3D First Person Shooter işini daha çok kavrayıp firmanın ismini 3D Realms olarak değiştirmesiyle 1996 yılında Duke Nukem 3D'yi piyasaya çıkardılar, adeta bomba niteliğindeki oyun bir hastalık gibi yayıldı, bu hastalığa kapılan birisi olarak oyunu defalarca oynayıp bitirdim...
Sonrasında 3D Realms önce Blood oyununu yapmaya başladı, fakat oyunun yapımına başladıktan sonra daha gelişmiş bir 3D motoru çıkarınca Blood oyununu Monolith'e devredip 1997'de yeni 3D grafik motoruyla Shadow Warrior'u piyasaya çıkardı, artık oyunlarda tam anlamıyla üç boyutlu objeler yer alıyordu, daha kapsamlı hale gelmişti...
Ve tabi bu grafik motoruyla birlikte artık yeni bir Duke Nukem efsanesini başlatıp piyasayı altüst etmek kalmıştı, Shadow Warrior'dan hemen sonra 3D Realms Duke Nukem Forever adını 1997 yılının Nisan ayında duyurmuş, yakın zaman içerisinde de çıkacağı söylenmişti, fakat olmadı, nedense bir türlü oyunu yapamadılar, grafik motoru, fizik motoru, altyapı vs. çok şey değiştirildi ama yine olmadı, en sonunda senaryoyu aynı tutup baştan yapmaya karar verdiler...
Fakat aradan geçen süre içinde 2002 yılında 3D Realms'in Duke Nukem Forever'ı askıya alıp Duke Nukem Manhattan Project adında başka bir oyunu piyasaya çıkarması bizi az da olsa sevindirmişti, Manhattan Project'den sonra Duke Nukem Forever'ın yapımına sözde devam edildi. Bana göre Manhattan Project, bir nevi Duke Nukem Forever'da kullanılacak altyapının denemesiydi, çünkü hüsrana uğramamızı istemiyorlardı, 6 sene bekleyiş boşuna olmamalıydı, ve tabiki Duke Nukem Forever, isminden de anlaşılacağı gibi kusursuz bir efsane olmalıydı...
Derken aradan seneler geçti, biz artık umutlarımızı iyice yitirmeye başlamıştık, Duke Nukem 3D gibi bir efsanesi sağolsun birçok coder tarafından çeşitli modifikasyonlar, eklentiler, geliştirmeler ile en son sürümü 2011'in Mart ayında çıkarılan Duke Nukem 3D High Resolution Pack Plus ile nefsimizi köreltmeye devam ettik...
2011'in Mayıs ayınunun sonunda 3D Realms'den son haber çıktı, Duke Nukem Forever tamamlandı, duyduğumda ilk önce inanmamış, fakat içeriğe göz attığımda gayet ciddi olduklarını anladım. 3D Realms tek başına işi kaldıramamış, yaptığı işte Gearbox Software'den fazlaca yardım alarak sadece PC'de değil, Playstation 3 ve XBOX 360'a da uyarlandı, böylece Duke Nukem Forever tam anlamıyla her platformdan herkese hitap edecek...
Duke Nukem Forever'ın PC için Demo sürümü 3 Haziran 2011'de dağıtıma açıldı, tabiki hemen deneyip göreyim istedim, sistem gereksinimleri beklenenin altında olmasının sebebi aynı altyapıyı Playstation 3 ve XBOX 360'da kullanılması. Gereksinim sıkıntısı yaşamadan oyunu Ultra Kaliteli şekilde oynadım, oyunun kalitesi evet ama oynanabilirlik ortaydı...
İlk olarak şunu söylemeliyim ki, oyun Call of Duty'e benziyor, üzerinizde maksimum 2 silah taşıyabiliyorsunuz, Health olayı kalkmış yerine Ego gelmiş, Ego kendi kendine artıyor, dolayısıyla eski MedKit olayı yok artık, ayrıca şunu yap, bunu çek, şunu al, onu götür gibi olaylar da var, ama ayrıntılar güzel, çeşit çeşit ayrıntı var...
İlk çıktığı tarihten itibaren aradan geçen tam 20 yıl sonrasında Duke Nukem yeniden bizi oyuna kitleyecek, tam eski tadı olmayacak gibi görünüyor, nerede o 10 tane silahı üzerinde taşıyan Duke, 10 Haziran'ı sabırsızlıkla bekliyoruz...
20 Mayıs 2011 Cuma
Teoman - Aşk & Gurur
Teoman sonunda beklentinin üzerinde bir performansa sahip albüm çıkardı, beni bile şaşırttı, Aşk & Gurur albümü inanılmaz güzel...
Gelelim şarkı listesine;
- Tek Başına Dans
- İstanbul'da
- Romantik
- Bana Öyle Bakma
- Bak Hayatına
- Yıllar Sonra
- Tesadüfen
- Ölüm Işığa Uzanmış
- Martılar
- Sahilde Bir Sarhoş
19 Mayıs 2011 Perşembe
Önü Net Arkayı Bulanık Yapmak
Arkadaşlarımın bana sıkça sorduğu "nasıl önü net arkayı bulanık yapıyoruz dostum?" tarz sorulardan bıktım, alan derinliğinden bir haber olup SLR makina (SLR demek yanlış olur aslında, DSLR daha doğru) kullanmaya çalışan insanları anlamıyorum, teknik bilgin yoksa kullanma, yada git bir şekilde öğren. Neyse ben yine de hızlıca anlatacağım...
Alan Derinliği (Depth of Field) objektifte netlenen noktanın net kalan kısmıdır, aslında o kısım da teorik olarak net değildir ama biz net görürüz, fakat alan derinliği kısaldıkça, yani net mesafe azaldıkça net noktadan uzaklaştıkça herşey daha bulanık olur...
Peki alan derinliği nasıl değiştirilir, alan derinliğini kısaltmak için yapılan en sık şey Diyaframı açmak (Yani F değerini büyütmek, orada F değeri bölündüğünden sayının değeri azaldıkça F değeri büyüyecektir, diğer bir deyişle diyafram daha açık olacaktır), odak uzaklığını arttırmak (yani mm değerini arttırmak alan derinliğini azaltır, ne kadar geniş açıda çekerseniz alan derinliği de o kadar uzun, yani çevre net olur), bu arada tam otomatik kompakt makina kullananlara bir püf noktası, alan derinliğini kısaltmak istiyorsanız yakından geniş açıda çekmek yerine uzaktan optik yakınlaştırma yaparak çekin, alan derinliği daha kısa olur, bir de çekeceğiniz şeye (obje, konu, cisim, insan, hayvan vs.) ne kadar yakın olursanız alan derinliği kısalır...
Bir de alan derinliği hesaplama olayı var ama o çok teknik olaylar, objektifin uzunluğu, netlik mesafesi, diyafram açıklığı vs. vs. fotoğraf çekerken Casio Algebra FX 2.0 ile hesap yapacak değilim...
Bu arada diyaframı kısıp alan derinliğini uzatmayla birlikte pozlama süresini (enstantane süresini, perde hızını vs. bin tane ismi var) uzatmanız gerekeceğini, hatta bunun önüne geçmek için ISO'yu (Işık Hassasiyeti) arttırabileceğinizi unutmayın...
Alan Derinliği (Depth of Field) objektifte netlenen noktanın net kalan kısmıdır, aslında o kısım da teorik olarak net değildir ama biz net görürüz, fakat alan derinliği kısaldıkça, yani net mesafe azaldıkça net noktadan uzaklaştıkça herşey daha bulanık olur...
Peki alan derinliği nasıl değiştirilir, alan derinliğini kısaltmak için yapılan en sık şey Diyaframı açmak (Yani F değerini büyütmek, orada F değeri bölündüğünden sayının değeri azaldıkça F değeri büyüyecektir, diğer bir deyişle diyafram daha açık olacaktır), odak uzaklığını arttırmak (yani mm değerini arttırmak alan derinliğini azaltır, ne kadar geniş açıda çekerseniz alan derinliği de o kadar uzun, yani çevre net olur), bu arada tam otomatik kompakt makina kullananlara bir püf noktası, alan derinliğini kısaltmak istiyorsanız yakından geniş açıda çekmek yerine uzaktan optik yakınlaştırma yaparak çekin, alan derinliği daha kısa olur, bir de çekeceğiniz şeye (obje, konu, cisim, insan, hayvan vs.) ne kadar yakın olursanız alan derinliği kısalır...
Diyafram Açıklığına Göre Alan Derinliği
Bir de alan derinliği hesaplama olayı var ama o çok teknik olaylar, objektifin uzunluğu, netlik mesafesi, diyafram açıklığı vs. vs. fotoğraf çekerken Casio Algebra FX 2.0 ile hesap yapacak değilim...
Bu arada diyaframı kısıp alan derinliğini uzatmayla birlikte pozlama süresini (enstantane süresini, perde hızını vs. bin tane ismi var) uzatmanız gerekeceğini, hatta bunun önüne geçmek için ISO'yu (Işık Hassasiyeti) arttırabileceğinizi unutmayın...
8 Mayıs 2011 Pazar
Kafamda Kurduğum Sayılar
Erken uyuyup gece yarısı uyanmak yaşadığım en kötü şeylerden birisi, uykum kaçıyor, uyuyamıyorum, sabaha kadar oturuyorum, boş boş otururken aklıma saçma saçma fikirler, tuhaf şeyler geliyor, derken bu gece yine geldi, bu sefer kendimi tutamadım ve yapmaya koyuldum, keşke dedim 1 hariç sayıların hepsinde bir dairesel eğiklik vs. birşey olsa, kafamda kurdum tasarladım çizdim, Gill Sans yazı tipini temel aldım...
4 Mayıs 2011 Çarşamba
Lamborghini Aventador LP700-4
Lamborghini 2011'in Mart ayında yeni bir efsane yazdı, adeta milat niteliğinde bir araba üretti, Lamborghini Aventador LP700-4...
Teknik özelliklerine bakıldığında 6.5 litre hacminde V12 motor barındırıyor, motor 691 beygirgücünde, 0 - 100 kilometre/saat hızına 2.9 saniyede ulaşıyor, azami süratı ise 350 kilometre/saat. Araçta Formula 1 tarzı süspansiyon sistemi ve karbonfiber monokok bulunuyor, dolayısıyla yol tutuşu hem yüksek, hem de ağırlığı daha hafif ve aynı şekilde sağlam bir şasiye sahip. 7 ileri vitesli Aventador ise 50 milisaniyelik vites değiştirme süresi ile oldukça seri...
Görünüşü, performansı ve tarzı ile genel olarak hayranı olduğum Bugatti Veyron SuperSport, Pagani Huayra ve Lamborghini Sesto Elemento'yu geride bıraktı, birçok rengi arasında yukarıda görünen Blu Hera rengi harika...
3 Mayıs 2011 Salı
22 Ağustos Filtre Şenlikleri
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) 03 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı açıklamaya göre 22 Ağustos 2011 günü Türkiye'de kullanılan tüm internet erişimi, hat kullanıcısının seçeceği 4 farklı tip filtreden biriyle filtrelenme zorunluluğunda kalacaktır...
BTK bu işlemi devreye soktuğunda YouTube dahil bir çok siteye erişimimiz kesilecek, yüksek ihtimal tekrar bloglar kapatılacak, bununla birlikte bir kaç sosyal medya sitelerinin de kapanacağını düşünüyorum, aynı şekilde internetteki sözlüklerin bile etkileneceğini düşünmekteyim, en büyük etken de İnci Sözlük olur sanırım...
Bununla birlikte internette oyun, program, film, müzik indirme işlemlerimize de kısıtlılık getirelecek, sanırım yine Peer2Peer paylaşım patlaması yaşanabilir, tabi portlara da filtre getirilmezse, Torrent yine her zaman olduğu gibi zirvede olur fakat Torrent sitelerine ne olacağını bilemiyorum, IsoHunt ve Piratebay'e erişim kesilebilir...
4 farklı filtreleme seçenekleri de şu şekilde olacakmış, Aile, Çocuk, Yurtiçi ve Standart. Yurtiçi diye paket mi olur, sırf yurtiçi serverlara bakılacaksa sitelerin çoğu açılmaz, serverların çoğu yurtdışında. Bir de filtreyi aşmak için yapılacak işlemler suç sayılacakmış, sesli gülün...
Ayrıca bugün Turkcell'in yaptığı açıklamada Turkcell ile Superonline birleşmiş, evlere 1 Gigabit internet sunmaya hazırlanıyorlar, 10 ilde bu hizmeti başlatacaklarmış, başlatsalar da çok birşey olmayacak, zaten babalar gibi bir filtremiz olacak, 22 Ağustos'a kadar internette dolaşın, indirin, yükleyin, abanın, asılın vs. downlink ve uplink'i zorlayın...
BTK bu işlemi devreye soktuğunda YouTube dahil bir çok siteye erişimimiz kesilecek, yüksek ihtimal tekrar bloglar kapatılacak, bununla birlikte bir kaç sosyal medya sitelerinin de kapanacağını düşünüyorum, aynı şekilde internetteki sözlüklerin bile etkileneceğini düşünmekteyim, en büyük etken de İnci Sözlük olur sanırım...
Bununla birlikte internette oyun, program, film, müzik indirme işlemlerimize de kısıtlılık getirelecek, sanırım yine Peer2Peer paylaşım patlaması yaşanabilir, tabi portlara da filtre getirilmezse, Torrent yine her zaman olduğu gibi zirvede olur fakat Torrent sitelerine ne olacağını bilemiyorum, IsoHunt ve Piratebay'e erişim kesilebilir...
4 farklı filtreleme seçenekleri de şu şekilde olacakmış, Aile, Çocuk, Yurtiçi ve Standart. Yurtiçi diye paket mi olur, sırf yurtiçi serverlara bakılacaksa sitelerin çoğu açılmaz, serverların çoğu yurtdışında. Bir de filtreyi aşmak için yapılacak işlemler suç sayılacakmış, sesli gülün...
Ayrıca bugün Turkcell'in yaptığı açıklamada Turkcell ile Superonline birleşmiş, evlere 1 Gigabit internet sunmaya hazırlanıyorlar, 10 ilde bu hizmeti başlatacaklarmış, başlatsalar da çok birşey olmayacak, zaten babalar gibi bir filtremiz olacak, 22 Ağustos'a kadar internette dolaşın, indirin, yükleyin, abanın, asılın vs. downlink ve uplink'i zorlayın...
30 Nisan 2011 Cumartesi
27 Nisan 2011 Çarşamba
Türkçe Twitter
Birkaç senedir kullandığımız, özellikle son zamanlarda Türkiye'de başkanların, parti başkanlarının, bakanların, ünlülerin vs. kullanmasıyla daha da çok hayatımıza ses getiren Twitter 26 Nisan 2011 tarihinden itibaren Türkçe dili eklenmiştir, hepimize hayırlı olsun...
Eminim bu olaya en çok sevinenlerden biri Twitter'da fenomen olan şu anki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek olmalı...
Twitter'ı Türkçe kullanmak için hesap ayarlarından dil kısmında Türkçe'yi seçmek...
26 Nisan 2011 Salı
Birşeyler Ters Gidiyor Saman Altından
Bugün ayın 26'sı, bir 26 faciası daha yani, son 10 gündür yaşananlar tuhaf bir facia gibi olsa da bence genel olarka güzeldi, detay vermeyeceğim, ama biliyorum bir şekilde hayat bana tekrar dönüp bunların acısını çıkartmaya çalışacak, bu sefer ben hayata beklemediği cevabı vereceğim, @Feruzzio'nun deyimiyle "hayatı tokatlayacağım", sıkıntı eksik olmuyor, kimin hayatı sıkıntısız ki...
Artık bir şekilde eksik ekipmanları tamamlayıp daha ciddi işler çıkarmaya çalışacağım, kafamda 3-5 proje var, yakın zamanda bunlardan birisini gerçekleştireceğim...
Dün yaşanan ufak facia sonrası Sony Vegas'a olan sevgim azaldı, beni hayal kırıklığına uğrattı, Adobe After Effects'in OpenGL Renderer olayına hiç girmek istemiyorum, bambaşka bir hayal kırıklığı o, fakat beni kurtaran AVID oldu...
Bu arada bateri çalmayı özledim, en kısa zamanda stüdyoya gidip kafa dağıtmalıyım, stüdyoya gidince de çalınacak birşey bulunmuyor, çıktıktan sonra insanın aklına geliyor, stüdyoya girmeden önce çalınabilinecek şarkıların listesini yapmak lazım kesinlikle, stüdyo deneyimlerimden edindiğim en büyük şey bu...
Artık bir şekilde eksik ekipmanları tamamlayıp daha ciddi işler çıkarmaya çalışacağım, kafamda 3-5 proje var, yakın zamanda bunlardan birisini gerçekleştireceğim...
Dün yaşanan ufak facia sonrası Sony Vegas'a olan sevgim azaldı, beni hayal kırıklığına uğrattı, Adobe After Effects'in OpenGL Renderer olayına hiç girmek istemiyorum, bambaşka bir hayal kırıklığı o, fakat beni kurtaran AVID oldu...
Bu arada bateri çalmayı özledim, en kısa zamanda stüdyoya gidip kafa dağıtmalıyım, stüdyoya gidince de çalınacak birşey bulunmuyor, çıktıktan sonra insanın aklına geliyor, stüdyoya girmeden önce çalınabilinecek şarkıların listesini yapmak lazım kesinlikle, stüdyo deneyimlerimden edindiğim en büyük şey bu...
16 Nisan 2011 Cumartesi
Time-Lapse Test 2
Bu sefer çekim süresini uzun tuttum...
Adobe Photoshop CS5 & Sony Vegas 10...
Photoshoot Time: 1,5 Hours...
15 Nisan 2011 Cuma
Time-Lapse Test...
My first Time-Lapse shot...
Adobe Photoshop CS5 & Sony Vegas 10...
Photoshoot Time: 28 Minutes...
4 Nisan 2011 Pazartesi
26 Mart 2011 Cumartesi
Excedrin
Ağrılar, baş ağrısı, migren, bel ağrısı vs. hayatta bir çok ağrı çekiyoruz, ağrılardan kurtulmak için gerekli anahtarı açıklıyorum, Excedrin®. Senelerdir ağrı çektiğimde kullandığım bu ilacı tavsiye ederim, gerçekten çok iyi...
İlacın özelliklerine geçmeden önce size Excedrin'in aktif bileşenlerinden Acetaminophen yani Türkiye'de Paracetamol olarak bildiğimiz maddeden bahsetmek istiyorum, çünkü Paracetamol ağrı kesmede iyi olduğu kadar vücuda bir miktar zarar verebilen, hatta aşırı kullanıldığında öldürebilen bir madde. FDA'ya (Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi) göre günlük azami Paracetamol kullanma miktarı 4.000mg, bunun üzerine çıktığınızda özellikle mide, karaciğer ve böbrek olmak üzere ciddi manada zarar görürsünüz, mide kanamasına neden olabiliyor, eğer kazara 5.000mg'ın üstüne çıkarsanız ölümcül tehlike başlar, 10.000mg aldığınızda da birkaç saat içinde yüksek ihtimal olarak ölmüş olursunuz. Örneğin gripsiniz, Theraflu Forte® kullanıyorsunuz, içeriğinde 650mg Paracetamol var, 8 saatte 1 şeklinde 3 kere aldığınızda 1950mg yapar, bunun üzerine bir de Paracetamol içerikli ağrı kesici (Gripin®, Parol®, Vermidon®, Excedrin®, Tylenol® vs.) alırsanız günlük limiti aşmanız kolaylaşır, o yüzden ilaç kullanırken dikkatli olmak, içeriğine bakmak, prospektüsü okumak önemlidir...
Konudan çok saptım farkındayım ama önemli bir nokta, şimdi gelelim Excedrin'e, 7 farklı çeşidi olan bu ilacın en genel kullanılanı "Extra Strength" (Extra Güçlü) olanıdır, içerisinde tablet başına 250mg Paracetamol, 250mg Aspirin ve 65mg Kafein* içermektedir. Yalnız işin tuhaf kısmı 7 çeşidin neredeyse 4 tanesi aynı içeriğe sahip, farklı isimlerde kullanılıyor, pasif içeriğin farklı olmasının pek yararlı olacağını sanmıyorum şahsen.
Gelelim çeşitlere:
- Extra Strength (Extra Güçlü) genel olarak bir çok baş ağrısı, bel ağrısı gibi genel ağrılarda işe yarıyor, tablet başına 250mg Paracetamol, 250mg Aspirin ve 65mg Kafein* içermektedir.
- Migraine (Migren) migren ağrısı için kullanılıyor, aktif bileşenleri Extra Strength ile aynı.
- Menstrual Complete (Tam Menstrüel) adet olma sırasında yaşanan ağrılar için, aktif bileşenleri Extra Strength ile aynı.
- Tension (Tansiyon) strese bağlı oluşan baş ağrıları için ideal, tablet başına 500mg Paracetamol ve 65mg Kafein* içerir.
- Back & Body (Sırt ve Vücut) sırt, bel, bacak, kol vs. vücut ağrıları için önerilen çeşidi, Extra Strength'in Kafein* içermeyeni diyebiliriz.
- PM (Öğleden Sonra) sizi uyutmayan baş ağrısı için güzel çözüm, aktif bileşenlerde tablette 500mg Paracetamol ve uyumanız için 38mg Diphenhydramine** Citrate bulunuyor.
- Sinus Headache (Sinüzit Ağrısı) sinüzitin sıvı dolup yaşanan burun tıkanıklığı ile oluşan baş ağrısında etkili, aktif bileşeninde 325mg Paracetamol ve mukoza azaltmak için 5mg Phenylephrine*** bulunuyor.
Gelelim alkol konusuna, alkol aldıktan sonra baş ağrısı yaşıyorsanız tabiki sıkça Alka-Seltzer kullanılır, fakat bunun dışında bir yada iki tablet Excedrin yardımcı olabilir, tavisye etmiyorum ama...
Bu arada, Excedrin eczanelerde satılmıyor, Boff Drugshop gibi yerlerde bulabilirsiniz...
* Kafein bildiğiniz gibi kahvede, kolada vs. içeceklerde bulunuyor, bir fincan kahvede ortalama 200mg Kafein bulunur, yani demem o ki uykunuzun açılacağını, kendinizi biraz daha zinde hissedeceğinizi unutmayın.
** Diphenhydramine özellikle Benadryl® gibi Antihistaminik (Anti-Alerjik) ilaçlarda hissiyatı, duyuların gücünü azaltarak kaşıntı gibi reaksiyonları gidermede kullanılan ana maddedir, sağlam uyku yapar ve uyandığınızda etkisi bir süre devam eder, sersem dolaşırsınız, üzerinde yazdığı gibi PM'i kullandıktan sonra kesinlikle araba kullanmayın, konstantrasyonu inanılmaz derecede azaltıyor.
*** Phenylephrine bir nevi Epinephrine (Adrenalin) tarzı maddedir, mukozayı azaltarak burnu açmakla birlikte tansiyonu bir miktar yükseltir, gözbebeklerini büyütür, duyuları güçlendirerek biraz daha duyarlı hale gelebilirsiniz.
Yukarıda yazdığım bilgilerin bilgilendirme amaçlı olduğunu unutmayın, yine de bir doktora danışmadan kullanmayın...
24 Mart 2011 Perşembe
April Yayıncılık
April Yayıncılık, Ankara'da kurulan ve 50'nin üzerinde kitap yayımlayan bir yayınevi, gerçekten güzel olan birçok kitap yayınlamıştır...
Adam Fawer'ın Olasılıksız (Improbability) ve Empati (Empathy) kitaplarıyla ismini ciddi anlamda duyuran ve aynı şekilde de ilgimi çeken April Yayıncılık'ın yayınladığı kitapların içeriği kadar nedense kapakları da ilgimi çekiyor, gerçekten yayınladıkları kitapların kapak tasarımları yabancı kitapların orjinallerinden daha ilgi çekici...
Ihsan Kaplan'ın Milat isimli kitabı yine April Yayıncılık tarafından çıkarılmış ve Türkiye'de piyasaya çıkmış ilk Kitap Albüm olup kitapla birlikte kitaba özel bestelenmiş şarkılar bulunduran CD içermektedir, şarkıları besteleyenler arasında Cem Adrian da bulunuyor...
April Yayıncılık'ın çıkardığı kitapları takip ediyorum, elimden geldiğince alıp okuyorum, herkese tavsiye ederim, ilginç kitaplara yer veriyorlar...
22 Mart 2011 Salı
Opera Mini 6 & Opera Mobile 11
Opera bugün sonunda Opera Mini 6 ve Opera Mobile 11'i piyasaya sürdü, tam masaüstü bilgisayarlar için atağa kalkmışken bu arada sağ gösterip sol vuran Opera mobil cihaz ve tablet makinalarda yeni bir dönem başlattı...
Bu yeni sürümde bir kaç yeni özellikle daha çok multi-touch destekli hızlı cihazlara optimize edilmiş. Bu yeni özelliklerden birisi pinch-to-zoom denilen iki parmakla büyütüp küçültme özelliği, önceden genel sayfa görünümünde ekrana çift tıklayarak 100% büyütülen ekran şimdi istendiği gibi ayarlanıyor. Bir başka göze çarpan yenilik Share butonu, hangi sayfada olursanız olun, menüdeki paylaş butonuna basarak Facebook, Twitter, Gmail, My Opera hatta SMS olarak linki paylaşabilmenizi sağlıyor. Internetteki YouTube linklerine tıkladığınızda Opera otomatik olarak eğer varsa cihazınızdaki YouTube programını başlatıp tıkladığınız YouTube video linkini açıyor. Bunun dışında geliştirilmiş arayüzü değişiklik yok gibi görülse de ufak tefek güzellik yapılmış. Sekmeler daha kullanışlı hale getirilmiş.
Opera Mobile 11'in bunlardan farklı eklenen en çarpıcı özelliği ise Android cihazlar için Flash desteği, artık Flash sıkıntısı olmayacak...
Android, Java, Symbian (Nokia), Blackberry, cihazlarında piyasaya sürüldü, iPhone için çıkması da yakın...
Bu sabah heyecanla uyanıp Samsung Omnia i900'ümü elime aldım, m.opera.com sitesine girdim, fakat hayal kırıklığına uğradım, Windows Mobile için Opera Mini 5.1 yazıyordu, anladım ki ben bunu kullanamayacağım, canın sağolsun, seviyorum seni Opera...
20 Mart 2011 Pazar
Machinarium
Beyninizi patlatmak mı istiyorsunuz, size bir oyun önereceğim, Machinarium, 2009 yılında Amanita Design'ın yaptığı bu oyun ciddi boyutta güzel, basit gibi görünse de aslında gittikçe çileden çıkartabiliyor...
Oyunun amacı çeşitli bulmacaları çözerek hikayeyi tamamlamak, hikayemizde karakterimiz olan robotun aşkını şehirden kurtarmak, fakat maziden kalma bir takım olaylarla karşılaşıyoruz oyunda...
Şirin robotlar, karakterler, tuhaf mekanlar, etkileyici ambiyans ve tabiki ayrı güzelliği olan oyunun müzikleri, oyunun kendisi kadar müzikleri de söz edilmeyecek değil...
Bulmacaları çözerken, çevrede dolaşırken bütün eşyaları toplayın, ileride lazım oluyor, oyunun sonlarına doğru akla gelmesi zor şeyler yapıyorsunuz, unutmadan, eğer bir yerde takılırsanız köşedeki kitapçığa tıklayarak ipucu öğrenebilirsiniz, tabi bunun için kitabın kilidini minik bir oyun oynarak açıyorsunuz, zırt pırt açmamak için yapılmış...
Beklentinin üzerinde bir oyun, şiddetle tavsiye ederim...
18 Mart 2011 Cuma
14 Mart 2011 Pazartesi
12 Mart 2011 Cumartesi
10 Mart 2011 Perşembe
Angry Birds
Rovio'nun yaydığı büyük hastalıktan bahsedeceğim, Angry Birds, bilgisayardan sonra iPhone, Android, Symbian (Nokia) ve en son Palm'a çıkartılan bu oyun dünya çapında 1 numara, 4,88/5 puan aldı, temel fizik kurallarına dayanarak yapılmış mantık ve strateji isteyen eğlenceli bir oyun.
Oyunun amacı gayet basit, 5 çeşit kuşu sapanla fırlatarak çeşitli tahta, buz, taş vs. korunakları yıkarak onların içinde saklanan yeşil domuzları patlatmaya çalışıyorsunuz, ama göründüğü kadar kolay olamayabiliyor bazen, çıldırma noktasına gelebiliyorsunuz.
Gelelim oyunun hikayesine, zamanın birinde kuşlar mutlu mesut yaşarlarmış, bu kuşlar agresif psikopat olmalarına rağmen son derece sevimlidirler, fakat gün gelir uzakta yaşayan yeşil domuzlar bunların boş bir anında kuşların yumurtalarını çalıp mideye indirmek için hazırlık yaparlar, durumu farkeden kuşlar birden sinirlenir ve yeşil domuzlara karşı savaş ilan eder.
Hikayenin Videosu
Oyun bölüm atladıkça zorlaşıyor, ama gerçekten güzel oyun, oynamanızı tavsiye ederim, hastalık kıvamında, o yüzden kendinizi kaptırmanız gayet normal, hoş müziği, sesleri ve basit ama güzel grafikleriyle gerçekten optimum düzey yapımlı beklentinin çok üzerinde eğlenceli bir oyun.
5 Mart 2011 Cumartesi
Mavi Bilgisayar
Mavi Bilgisayar, 1999 yılında Kızılay'da başlayan ve ardından efsane olan bilgisayarcı, bilgisayar mağazası, teknoloji marketi, teknomarket vs. mekan. Seneler geçtikçe Kızılay'da 2. bir dükkan açıp ardından Çukurambar'da büyük ayrı bir şube açtı, 2007 yılında falan Istanbul Yolu üzerinde büyük bir şubesini açarak Tandoğan'daki şubesini kapatmak zorunda kaldı, derken bir zaman sonra Kızılay'da Izmir Caddesi'ndeki dükkanı da kapattı, Çukurambar ve Istanbul Yolu şubeleriyle devam etti.
Mavi Bilgisayar her haftasonu yaptığı indirimlerle müşteri akınına uğrardı, ama en önemlisi Istanbul Yolu şubesinin açılışındaki indirimlerdi, çoğu ürünü yarı fiyatına satıyordu, inanılmaz izdiham vardı, ben sadece arabayla yanından geçerken gördüm, dehşet bir kalabalık, akşam haberlerde öğrendik ki çevik kuvvet gelmiş, biber gazını dayamışlar.
Mavi Bilgisayar'a sık sık gider alışveriş yapardık, çoğu şeyi oradan almışımdır, artık zamanla personel beni tanır olmuştu, ne zaman "OEM" kısmına gitsem yarım saat bilgisayar muhabbeti dönerdi, personeli de servisi de iyiydi, ara sıra ufak tefek sıkıntılar oldu ama o kadar önemli değil. Her cuma günü farklı farklı numaralardan "Mavi Bilgisayar'da bu haftasonu 1 TB Harici Western Digital Harddisk 199 TL yerine sadece 149 TL, üstelik World'e 8 Taksit" tarzı sms'ler gelirdi, internet sitesinde üyeliğim vardı falan, hizmeti iyiydi.
29 Haziran 2009 tarihinde sabah bir şokla uyandım, Mavi Bilgisayar kapanmıştı, krizden çok fazla etkilenmeyen, her haftasonu indirim üzerine indirim yapan Mavi Bilgisayar bir anda kapanmıştı, büyük paya sahip ortak çekilmişti duyduğuma göre, üzülmüştüm biraz, evim gibiydi bir yerde, senelerce git gel git gel, derken pat bir anda kapandı, personelin bir bölümü kapanış sonrası mal kaçırdığını duydum, 2 gün sonra hiçbirşey kalmamıştı, yukarıdaki fotoğrafı da 6 Temmuz 2009'da çektim yoldan geçerken, Istanbul Yolu şubesiydi.
Kapanışının ardından bir süre internet sitesinde sadece garanti kapsamındaki ürünlere nasıl hizmet verecekleriyle ilgili yazı bulunuyordu, zamanla o da kalktı, komple kaldırıldı, bir efsane bitmişti...
1 Mart 2011 Salı
26 Şubat 2011 Cumartesi
Zakkum - 13
Zakkum sonunda yeni albümünü çıkardı, rahatladım doğrusu, 13 şarkılık yeni albümde Cem Adrian ve Hayko Cepkin'in düetleri yer alıyor, neden 13 diye merak edenlere albümün içinde yazan yazıyla aydınlatayım...
13 sene önce...
Ayın 13'üne denk gelen bir Ankara gecesinde
ilk kez birlikte sahneye çıkan bizler,
o günden bu yana
beraber geçirdiğimiz senelerin pastasına
13'üncü mumu yerleştirmeye hazırlanırken...
13 yeni şarkıyla,
13'ün uğuruna inanarak...
Şubat 2011
Zakkum
Şimdi gelelim şarkılara, şarkı listesi şu şekilde:
- 24 Ayar
- Şarapnel
- Biraz Uyu (Düet: Cem Adrian)
- Teslim Ol
- Yüzük
- Anason
- Kale Değilsin
- Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun
- Öleceğim
- Parçalansın
- Koma (Düet: Hayko Cepkin)
- Uyanık Mısın
- Sanrı
Peki gelelim ufak bir ayrıntıya, albümün içinde yazan yazıda 13 yeni şarkıdan bahsedildi, fakat Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun eski bir şarkı, yeni şarkı denilmez, mantık hatası yok mu sizce de. Aha 13'ün uğurunu bozdum...
Bu arada, Hipokondriyak şarkısının devamı gelecek diye duyum almıştım, fakat olmadı, Hipokondriyak'ın devamını bekliyorum hala...
Zakkum'a buradan başarıların devamını diliyorum, teşekkür ederim kulağımın pasını atıyorum sizinle, Ankara'da sizi canlı canlı dinlemek dileğiyle...
Midtowntr®
26 Ocak 2011 Çarşamba
25 Ocak 2011 Salı
12 Ocak 2011 Çarşamba
Hazırlık
Yapmak istediğim çok şey var, kafamda kurmaya çalıştığım, kurduğum vs. şeyler, çok yoruluyorum, yakında güzel şeylerle burayı süsleyeceğim...
Facebook'a eklediğim albümlerin linklerini buraya da ekleyeceğim, hiç fotoğraf çekmiyormuşum gibi görünüyorum...
Film çekimine start vereceğiz, az kaldı...
Son eklediğim fotoğraf albümü...
Facebook'a eklediğim albümlerin linklerini buraya da ekleyeceğim, hiç fotoğraf çekmiyormuşum gibi görünüyorum...
Film çekimine start vereceğiz, az kaldı...
Son eklediğim fotoğraf albümü...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)